Thesis Search




SEARCH RESULTS

Farklı oranlarda akasya arabika meyveleri (Acacia nilotica L.) ilavesinin sığır etinin bazı teknolojik ve emülsiyon özellikleri üzerine etkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Diğer
Bu araştırmada; farklı konsantrasyonlarda kontrol %0 (kontrol) %1, %2.5, %4 akasya arabika meyvesi (Acacia nilotica L.) ilave edilmiş sığır eti emülsiyonlarının nem, protein ve yağ oranları, emülsiyon kapasitesi (EK), emülsiyon stabilitesi (ES), emülsiyon viskozitesi (EV), pişirme kaybı (PK) ve su tutma kapasitesi (STK) tespit edilmiştir. Araştırmada emülsiyon kapasitesi, pH ve pişirme kaybı tayinlerinde örnekler arasındaki farkın istatistiki olarak önemsiz (p>0.05) olduğu bulunmuştur. Su tutma kapasitesi, emülsiyon stabilitesi (ES), emülsiyon viskozitesi, su, protein, yağ miktarı tayinlerinde örnekler arasındaki farkın istatistiki olarak önemli (p<0.05) olduğu bulunmuştur. En yüksek emülsiyon stabilitesi %2.5 akasya arabika meyve tozu içeren örneklerde belirlenmiştir. Araştırma sonunda %2.5 akasya arabika meyvesinin sığır eti emülsiyonlarının oluşturulmasında kullanılması önerilebilir.

Farklı oranlarda portakal kabuğu ekstraktı kullanılarak fonksiyonel kurut üretimi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Diğer
Kurut yüzyıllardır geleneksel olarak üretilen önemli fermente süt ürünlerimizden biridir. Bu çalışmada süt ürünleri atığı olan yayık altı ve meyve suyu atığı olan portakal kabuğu ekstraktı farklı oranlarda kullanılarak fonksiyonel kurut üretimi gerçekleştirilmiştir. Yayık altı kullanım oranı %50 iken, portakal kabuğu ekstraktı yapılan ön denemelerde belirlenen oranlarda ürüne %5, %10 ve %15 olarak ilave edilmiştir. Üretilen kurutlar vakum ambalajlanarak oda sıcaklığında depolanmış ve depolamanın 1., 60., 90. ve 120. günlerinde kimyasal bileşim, pH, su aktivitesi (aw), serbest yağ asitliği, konjuge dien, renk, toplam fenolik madde miktarı, antioksidan özellikleri, mikrobiyal ve duyusal özellikler yönünden analiz edilmişlerdir. Deneme iki tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Portakal kabuğu ekstraktının ilavesi kurutların kuru madde, protein, yağ, kül ve tuz miktarları üzerinde önemli etkide bulunmamıştır. Ekstrakt ilavesi kurutların pH değerlerini azaltmış, asitlik, su aktivitesi, konjuge dien, serbest yağ asitliği ve mikrobiyolojik analiz sonuçları üzerinde önemli bir etkisi görülmemiştir. Ekstrakt ilavesi kurutların fenolik madde, DPPH radikal süpürücü aktivite ve ABTS+ Radikal Katyon Yakalama Aktivitesini önemli düzeyde etkilemiş, L* ve b* değerlerini düşürmüş, a* değerlerini ise artırmıştır. Depolama süresince pH, serbest yağ asitliği, ABTS+ Radikal Katyon Yakalama Aktivitesi ve a* değerleri önemli düzeyde değişiklik göstermiş, su aktivitesi, konjuge dien, toplam fenolik madde miktarı, DPPH radikal süpürücü aktivite, mikrobiyolijik analiz sonuçları, L* ve b* değerlerinde ise önemli bir değişiklik görülmemiştir. Duyusal olarak yapılan değerlendirme sonucunda portakal kabuğu ekstraktının kullanımı panelistlerce önemli bulunmamış ve tüm örnekler kabul edilebilir puanlarla değerlendirilmiştir.

Farklı özellikteki evsel atıklardan biyolojik kurutma yöntemi ile yakıt nitelikli ürün elde edilmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2018 Diğer
Yapılan bu çalışmanın amacı: gözenek arttırıcı madde ile atık kompozisyonunun biyo-kurutma prosesi üzerindeki etkilerini belirlemenin yanında biyo-kurutulmuş maddenin nem ve enerji içeriklerinin optimizasyonunun gerçekleştirilmesidir. Atık kompozisyonlarının oluşturulmasında gıda, kağıt ve plastik atıklar kullanılırken, gözenek arttırıcı madde olarak ise ağaç budama atıkları kullanılmıştır. Biyo-kurutma işlemi tüm atık matrislerinde 7 gün süreyle 0,9 m3 hacimli ve havalandırmanın difüzörler ile sağlandığı reaktörde gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar biyo-kurutma işleminin atıkların ağırlık, hacim ve nem içeriğini azaltmada önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir. İlave olarak, başlangıçtaki nem içeriğinin, biyo-kurutma üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu ve sıcaklık ve su giderme oranı ile birlikte uçucu katı biodegrasyonunu etkilediği belirlenmiştir. Biyokurutma indeksi (BI), biyo- kurutma sürecinin performansını göstermiştir. Elde edilen bulgulardan, başlangıç nem içeriğini önemli oranda etkileyen gözenek arttırıcı madde kullanımının gerçekleştirildiği biyo-kurutma prosesinin, biyo-kurutulmuş malzemelerin enerji içeriğini arttırmak ve nem içeriği, hacim ve ağırlık azaltımını gerçekleştirmek bakımından organik atıkların ön işleminde umut verici bir proses olduğu görülmektedir. Optimizasyon amaçlı olarak kullanılan Taguchi yöntemiyle, nem içeriği ve kalorifik değer için optimum koşullar elde edilmiştir. Etkin parametrelerin ortaya konulması için gerçekleştirilen ANOVA analizine göre gıda atıkları, hem nem içeriği hem de kalorifik değer üzerinde daha belirgin etkiye sahip olmuştur. Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) tarafından Katı Atıktan Türetilmiş Yakıt (KTY) sınıflamasına göre biyo-kurutulmuş maddenin kalitesi sınıflandırılmıştır.

Farklı performans artırıcıları ile beslenen juvenil gökkuşağı alabalığının (Oncorhynchus mykiss) büyüme ve et kalitesinin incelenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Su Ürünleri Yetiştiriciliği Bilim Dalı
Bu araştırmada, yemlere ilave edilen Monokalsiyum Fosfat (MCP) ve fitaz enzimi olarak OPTIPHOS'un gökkuşağı alabalığının (Oncorhynchus mykiss) büyüme performansına ve et kalitesine etkisi araştırılmıştır. Ayrıca, belirtilen yemlerin balıkların bağırsak histolojisi üzerindeki etkisi de incelenmiştir. Yemleme deneyi, 02 Temmuz-28 Eylül 2019 tarihleri arasında 90 gün süresince 750 jüvenil gökkuşağı alabalığı (Oncorhynchus mykiss, 32,57 ± 0,36 g ve 13,67 ± 0,66 cm) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Beş izo-nitrojenik (yaklaşık %48 ham protein) ve izo-lipidik (yaklaşık %16 lipit) yem hazırlandı. Pozitif Kontrol (PC) yeminde 21g/kg yem oranında MCP kullanılmış, ancak enzim kullanılmamıştır. Negatif Kontrol (NC) yeminde ise hem MCP hem de enzim kullanılmamıştır. Diğer deney yemlerinde ise sırasıyla 0,15g/kg yem (NC750 OPTI), 0,30g/kg yem (NC1500 OPTI) ve 0,60g/kg yem (NC3000 OPTI) oranlarında fitaz enzimi olarak OPTIPHOS® kullanılmıştır. Farklı düzeylerde MCP ve OPTIPHOS içeren yemlerle beslenen balıkların yem tüketiminde ve büyüme performasında önemli gelişmeler kaydedilmiştir (P<0,05). Ayrıca bu yemlerle beslenen balıklarda yem dönüşüm oranında, visero-somatik indeks (VSİ) ve hepato-somatik indeks (HSİ) değerlerinde anlamlı olarak düşüş olmuştur (P<0,05). Ekonomik olarak, yapılan hesaplamalarında formüle edilen yemlerin kg fiyatı 7.168-7.242 TL değerleri arasında değişmiştir, Bu nedenle ekonomik dönüşüm oranı (EDO) MCP ve OPTIPHOS ilaveli yemlerde önemli ölçüde azalmıştır (P<0,05). MCP ve OPTIPHOS ilaveli grupların ekonomik kâr indeksi (EKİ) de önemli ölçüde iyileşmiştir (P<0,05). OPTIPHOS ilave edilen yemlerle beslenen balıkların tüm vücut kuru madde oranı önemli düzeyde artmıştır. MCP ve OPTIPHOS ile beslenen balıklarda tüm vücut ham protein, lipit, ham kül, karaciğer yağı, kemik külü ve kemik fosforu oranları önemli düzeyde iyileşme göstermiştir (P<0,05). MCP ve OPTIPHOS ilave edilen yemlerle beslenen balıkların bağırsak mukozasının genel morfolojisinde herhangi bir histopatolojik değişim görülmemiştir. Bununla birlikte morfometrik özelliklerde önemli düzeyde gelişmeler kaydedildi (P<0,05). Yemlerdeki MCP ve OPTIPHOS düzeyleri vilüs uzunluğunu önemli ölçüde iyileştirmiş, kript derinliğini azaltmış, vilüs uzunluğunun kripte oranını iyileştirmiş ve vilüs yüzey alanını arttırmıştır (P<0,05). Sonuç olarak, yemlerin fosfor içeriğini iyileştirmek için MCP ilaveleri ve fitat ve fitik asidin parçalanması yoluyla fosfor içeriğini iyileştirmek için OPTIPHOS'un kullanımının gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinde karlılığı pozitif yönde etkileyen bir potansiyele sahip olduğu görülmüştür. Deney yemlerinin balıklar üzerindeki etkilerinin tamamı bir arada değerlendirildiğinde NC750 OPTI diyetinin juvenil gökkuşağı alabalıkları için en iyi etkiye sahip olduğunu ifade etmek mümkündür.

Farklı sagittal yön anomalilerine sahip hiperdiverjan vakalarda kompanzasyon mekanizması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2017 Diğer
Bu çalışmanın amacı büyümesini tamamlamış farklı sagittal yön büyüme modeli gösteren hiperdiverjan vakalarda vertikal yönde olan displazinin kompanzasyon mekanizmasını incelemektir. Çalışma grupları üniversitemiz arşivinden seçilmiş olup iskeletsel Sınıf I (ANB=2°±2), Sınıf II (ANB >4°) ve Sınıf III (ANB<0°) büyüme modeli gösteren hiperdiverjan (SN/GoGn >38°) ve Sınıf I büyüme modeline sahip normodiverjan kontrol grubu (SN/GoGn 32±6°) olmak üzere toplamda 140 hastadan oluşmaktadır. Anomali grupları sagittal yön büyüme modeline göre sınıflandırılmış ve her grup da dental açık kapanışı mevcut olan (overbite < 0 mm) ve mevcut olmayan (overbite > 0.5 mm) alt gruplara bölünmüştür. Alt gruplar birbiri ve kontrol grubu ile karşılaştırılmıştır. Bu gruplara dahil edilen bireylerin lateral sefalometrik filmleri üzerinde belirli ölçümler yapılarak kesici ve molar diş yükseklikleri ve kesici diş inklinasyonları saptanmış, böylece açık kapanışın dişsel kompanzasyonunda hangi bölge dişlerinin daha etkili olduğunun ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Çalışmamız sonuçlarına bakıldığında hiperdiverjan bireylerin kesici diş bölgesinde oluşan vertikal yöndeki kompanzasyonun kısmen maksiller ve mandibular kesici dişlerin aşırı erüpsiyonu sayesinde sağlandığı belirlenmiştir . Her iki çenenin kesici diş yükseklikleri bireyin sagittal yön büyüme modeli farketmeksizin hiperdiverjan bireylerde normal bireylere göre daha fazla bulunmuştur. Molar bölge değerlendirildiği zaman hiperdiverjan bireylerin maksiller 1. molarlarının genel olarak normodiverjan bireylere göre daha fazla erüpte olduğunu görmekteyiz. Bu erüpsiyonun kısıtlı kaldığı durumlarda oluşabilecek dental anomali önlenmekte, belirli bir sınırı aştığı olgularda ise bu durum dental açık kapanış olarak karşımıza çıkmaktadır. Mandibular molar diş yüksekliği bakımından gruplar arasında önemli fark bulunmamıştır. Kesici diş inklinasyonları değerlendirildiği zaman Sınıf I ve Sınıf II hiperdiverjan bireylerde kompanze olan açık kapanışlı bireylerin maksiller kesici dişlerinin kompanze olmayan bireylere göre daha retrüziv olduğu görülmektedir. Mandibular kesici diş inklinasyonları kompanze olan ve kompanze olmayan açık kapanışlı vakalarda benzerlik göstermektedir ki bu bulgu açık kapanışın kompanzasyonunda mandibular kesici diş inklinasyonlarının önemli rol almadığını ortaya koymaktadır.

Farklı samanlarda lignin peroksidaz enzimi kullanımının yem değeri üzerine etkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 Diğer
Bu çalışma düşük besleme değerine sahip olan samanların besleme değerleri ve kaba yem kalitesi üzerine farklı katkı maddeleri ilavesi ve lignin peroksidaz enzimi uygulamasının etkisinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Çalışmada 3 farklı saman (buğday samanı, soya samanı ve sorgum samanı) ile 2 enzim muamelesi (lignin peroksidaz var - yok) ve 4 farklı muamele grubu (kontrol, %4 üre, %10 melas ve %14 üre+melas (%4 üre, %10 melas)) olmak üzere; her bir yem için 8, toplam 24 muamele grubu oluşturulmuş ve çalışma tesadüf parsellerinde faktöriyel deneme tertibine göre yürütülmüştür. İn vitro gerçek sindirilebililiklerin (IVGS) belirlenmesinde Daisy inkübatör kullanılmıştır. Çalışmada yapılan duyusal kalite değerlendirmesinde melas ilave edilen silajların diğer muamelelere göre daha yüksek puanlar aldığı ve sorgum samanı silajlarının en başarılı sonuçları verdiği saptanmıştır. Çalışmada kullanılan samanlarda, kuru madde sindirilebilirliği (KMS), kuru madde tüketimi (KMT) ve nispi yem değeri (NYD) bakımından en iyi sonuçları sorgum samanına ait silajların verdiği belirlenmiştir (P<0.001). Sorgum samanı silajları içerisinde ise en yüksek KMS, KMT ve NYD üre+melas ilaveli silajlarda belirlenmiştir (P<0.001). Çalışmada, lignin peroksidaz enzimi ilavesinin samanların in vitro gerçek sindirilebililikleri (İVGS) ve in vitro ADF sindirilebilirlikleri (İV-ADFS) üzerine önemli etkisinin olmadığı belirlenmiştir (P>0.05). Ancak, samanlar içerisinde en yüksek İVGS ve İV-ADFS sorgum samanlarında görülmüş olup, melas ve üre+melas ilaveli gruplarda kontrol grubuna göre daha yüksek sindirilebilirlikler belirlenmiştir. Lignin peroksidaz enziminin denemede kullanılan bütün gruplar için İVGS ve İV-ADFS'nin aksine lignin sindirilebilirliğini artırdığı görülmüştür. Sonuç olarak denemede kullanılan samanlar içerisinde, sorgum samanlarının besleme değerlerinin daha yüksek olduğu, ayrıca. lignin peroksidaz enziminin kaba yemlerde kullanım imkanlarının ortaya konulması üzerine in vivo ve in vitro çalışmaların yapılması gerektiği ortaya konulmuştur.

Farklı selenyum kaynaklarının etçi piliçlerde performans, selenyum ve antioksidan statüsü ile bazı et kalite özellikleri üzerine etkileri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2022 Diğer
Selenyum broyler beslemede esansiyel bir elementtir. Rasyonlara uygun form ve miktarda selenyum katkısı hayvan sağlığının yanı sıra verim ve dölverim performansı ile bağışıklık durumunun iyileştirilmesinde anahtar rol oynamaktadır. Çeşitli selenyum bileşikleri hayvan beslenmesinde yem katkı maddesi olarak onaylanmıştır. Organik selenyumun yemlerde sodyum selenite göre birçok yararı olduğu kanıtlanmıştır. Yapılan araştırma beş ticari selenyum kaynağının (sodyum selenit, selenyum mayası-A, selenyum mayası-B, saf selenometiyonin, selenometiyonin hidroksi analogu) broylerlerde performans, göğüs etinde selenyum depolarının oluşumu, selenyuma bağlı antioksidan enzim (glutatyon peroksidaz) aktivitesi, kan plazma tiroid hormon konsantrasyonu ve et kalitesi üzerindeki etkilerini karşılaştırmayı amaçlamıştır. Bu amaçla toplam 270 adet günlük Ross-308 erkek broyler civciv 6 deneme grubuna ayrılmıştır. Her bir grup (45 civciv/grup) 9 civcivli 5 alt gruptan oluşmuştur. Karma yeme 0,30 mg/kg düzeyinde selenyum ilave edilecek şekilde selenyum kaynaklarından kullanılmış ve deneme 42 gün sürmüştür. Selenyum ilavesi yapılmayan kontrol grubu ve sodyum selenit ilaveli gruba göre farklı organik selenyum kaynaklarının (selenyum mayası ve saf selenometiyonin) büyüme performansı (canlı ağırlık artışı, yem dönüşüm oranı) üzerine önemli bir etkisi görülmemiştir. Karkas randımanı üzerinde de önemli bir etki gözlenmemesine rağmen 42. günde karkas randımanında selenyumlu gruplara (sodyum selenit < selenyum mayası < saf selenometiyonin) doğru pozitif lineer etki saptanmıştır. Farklı selenyum kaynakları (organik veya inorganik) ilavesinin relatif iç organ ağırlıkları üzerinde belirgin bir etkisi bulunmamıştır. Broyler karma yemlerinde farklı selenyum kaynakları kullanımının göğüs eti bileşimi, et pH'sı ve renk parametreleri üzerine anlamlı bir etkisi gözlenmemiştir. Bununla birlikte, organik selenyum bileşikleri özellikle saf selenometiyonin kaynağı ette damlama kaybının azalmasına katkıda bulunmuştur. Saf selenometiyonin ürünlerinin, kontrol grubu ile selenyum mayası ve sodyum selenitli gruplarla karşılaştırıldığunda özellikle ısı stresi altında göğüs ve but eti MDA düzeylerinin azaltılmasında, plazma ve et GPx aktivitesinin artırılmasında ve toplam antioksidan statüsünün (plazma ve ette) iyileştirilmesinde etkili olduğu gösterilmiştir. Kontrol grubu ve sodyum selenitli gruba kıyasla organik selenyum kaynakları özellikle saf selenometiyonin kullanımı stres öncesi dönemde (35. günde) tiroksinin triiyodotironine dönüşümünü artırmıştır. Araştırmada elde edilen sonuçlar, döngüsel ısı stresi döneminde bile saf selenometiyonin kaynağının vücut selenyum depolarının oluşumunda diğer selenyum formlarına (selenyum mayası ve sodyum selenit) göre çok etkili olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak selenyum ilavesinin organik özellikle saf selenometiyonin formunda yapılmasının inorganik selenyum ilave edilmesi veya selenyum katkısının yapılmamasına kıyasla vücut antioksidan statüsünü, selenyum

Farklı sera yönü ve havalandırma açıklıklı seralarda mikro-iklim analizi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Diğer
Sera içindeki hava akışının dağılımı, mikro iklim koşullarının bitki büyümesi ve üretkenliğine uygun hale getirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Sera yönü ve havalandırma açıklığı hava girişinin açısını belirlemekte ve dolayısıyla havalandırma oranını etkilemektedir. Bu araştirmada Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği (HAD) kullanarak, farklı sera yönü ve havalandirma açıklıklı sera mikro-iklim koşullarına etkisi değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Model 1 ve Model 2 seralarinda güney duvar açıklığı ve güney çatı açıklığı bulunmaktadır. Model 1 için duvar açıklığı 45o, Model 2 ise 35odır. Model 3 seralarında güney çatı acıklığı var, ve hem kuzey hem de güney duvar açıklığı vardır. Model 4 ise güney ve kuzey duvar ve çatı açıklığı vardır. Model 5 için çatı açıklığı olmadan sadece güney ve kuzey duvar açıklığı vardır. Model 6 ise duvar açıklığı olmadan sadece güney ve kuzey çatı açıklığı vardır. Her bir modelde 7 farklı sera yönü 90o den 0o kadar 15o aralıkla etkisi incelenmiştir. Simülasyon sonuçlarından elde edilen veriler deneysel verilerle doğrulanarak ve her model için hava akışının dağılımı, sıcaklık ve bağıl nem değerleri belirlenmiştir. Ölçülen ve tahmin edilen değerler arasında iyi bir uyum elde edilmiştir. İncelenen modellerden Model 1 ve Model 2 seralarında sera içinde yeterli hava akışı gözlenmemiştir. Simülasyon sonuçlarından, Model 1 serası için en iyi yönün 45o, Model 2 serası için ise 75o olduğu belirlenmiştir. Model 3, Model 4 ve Model 5 seralarında ise kuzey duvar açıklığı mevcuttur. Bu nedenle sera içindeki hava sirkülasyonu önceki modellere göre daha iyi olmuştur. Sonuçlar incelendiğinde Model 3, Model 4 ve Model 5 seraları için en iyi yönden iç ortam hava dağılımlarını sırasıyla 45o, 75o ve 60o olarak belirlenmiştir. Son olarak Model 6 serası için 60o en iyi yön olarak önerilmiştir. HAD simülasyon yönteminin, seralarda iç ortam koşullarının incelenmesinde ve tahmin edilmesinde etkili bir araç olduğu kanıtlanmıştır. Bu sayısal yöntem sayesinde, farklı koşullar için en uygun sera modelini daha kısa sürede ve daha az maliyetle belirlemek mümkün olabilecektir.

Farklı sıra arası mesafesi ve ekim normlarının susamda (Sesamum indicum L.) verim ve verim özellikleri ile yaprak alan indeksi ve ışık tutma etkinliği üzerine etkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2022 Diğer
Bu çalışma, farklı sıra arası mesafesi ve ekim normlarının susamda (Sesamum indicum L.) verim ve verim özellikleri ile yaprak alan indeksi ve ışık tutma etkinliği üzerine etkisinin belirlenmesi amacıyla, 2021 yılında Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Uygulama ve Araştırma Merkezi deneme alanlarında yürütülmüştür. Tarla denemeleri, tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Yapılan varyans analizi sonucunda sıra arası mesafeleri bakımından bitki boyu, sap çapı ve dal sayısı değerleri arasındaki farklılıklar %5 olasılık düzeyinde önemli bulunmuştur. Ekim normları bakımından ise kapsülde tane sayısı ve bin tane ağırlığı özellikleri dışındaki tüm özelliklerde %1 olasılık düzeyinde önemli farklılıklar tespit edilmiştir. Sıra arası x ekim normu interaksiyonu ise ele alınan tüm özellikler bakımından istatistiksel olarak önemsiz bulunmuştur. En yüksek tane verimleri 400, 600 ve 800 g/da ekim normlarından sırasıyla 115.0, 118.3 ve 118.5 kg/da olarak elde edilmiştir. Yaprak alan indeksi ve ışık tutma oranı değerleri artan ekim normları ile birlikte yükselmiştir. Buna karşılık, ışık tutma etkinliği değerleri bitkilerin üst kısmında yer alan yaprakların alttakileri gölgelemesi nedeniyle yaprak alan indeksi ve ışık tutma oranı ile ters yönlü ilişki sergilemiştir. Sonuç olarak, tohum maliyeti ve mekanizasyon olanakları da dikkate alındığında, 400 g/da ekim normu ve 70 cm sıra arası mesafesinin susamda yüksek verim için uygun olduğu söylenebilir.

Farklı sodyum absorpsiyon oranına sahip sulama sularının toprak tuzluluğu ve sodyumluluğu ile fasulye (Phaseolus vulgaris L.) bitkisinin gelişimine ve verimine olan etkilerinin belirlenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
Bu çalışma, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi deneme alanında farklı Sodyum Absorpsiyon Oranına (SAR) sahip sulama sularının toprak tuzluluğu ve sodyumluluğu ile fasulye (Phaseolus vulgaris L.) bitkisinin gelişimine ve büyüme parametreleri, bitki su tüketimi, klorofil içeriği, stoma iletkenliği, toprak sodyumluluğu üzerine etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Deneme üzeri plastik örtü ile kaplanmış 120 m2' lik serada Temmuz-Ağustos-Eylül döneminde yapılmıştır. Bu amaçla biri kontrol olmak üzere S0 (SAR=0), üç adet te farklı SAR düzeyine sahip S1 (SAR=15), S2 (SAR=30), S3 (SAR=40) arasında değişen 4 farklı sodyum seviyesindeki sular ile sulanmıştır. Çalışmada öngörülen farklı sodyumluluk seviyesine sahip sulama sularının hazırlanmasında CaCl2, MgSO4, ve NaCl sodyumları kullanılmıştır. Böylece her bir konu 4 tekerrürlü olduğundan, çalışma (4 konu x 4 tekerrür ) toplamda 16 saksıda yürütülmüştür. Çalışma sonucunda sulama suyu sodyumluluk düzeyindeki artış ile meyve yaş ağırlığı, yaprak yaş ağırlığı, yaprak kuru ağırlığı, sap ve kök yaş ağırlıkları, sap ve kök kuru ağırlığı, bitki boyu, bitki yaş ağırlığı, bitki su tüketimi, klorofil içeriği (sulama öncesi, sulama sonrası), drenaj suyu pH'ı, stoma iletkenliği ve hidrolik iletkenliğinde azalmaya sebep olduğu bulunmuştur. Sulama suyu sodyumluluğu arttıkça meyve sodyum içeriği, drenaj suyu ve toprak EC'si ile toprakların değişebilir sodyum yüzdesi (ESP) artmıştır. Konu uygulamalarına göre verim tepki etmeni 2.41 olarak belirlenmiştir. En yüksek verim sulama suyu sodyumluğu S0 (SAR0) olan sulama konusundan alınmıştır. En az verim alınan konu ise sulama suyu sodyumluluk değeri SAR 40 olan S40 konusunda olmuştur. Fasulye bitkisinde birim sodyumluluk artışına karşın meyve ağırlığında %2 azalma meydana gelmiştir. Elde edilen verilere göre fasulye bitkisinin sodyumluluğa duyarlı olduğu tespit edilmiştir.

Farklı su stresi koşullarının bazı kıvırcık (Lactuca sativa var. crispa) ve göbekli (Lactuca sativa var. longifolia) marul çeşitlerinde verim ve kalite üzerine etkileri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
Bu tez araştırmasında farklı su stresi koşullarının kıvırcık (Lactuca sativa var. crispa) ve göbekli marullarda (Lactuca sativa var. longifolia) verim ve bazı kalite özelliklerine etkileri araştırılmıştır. Araştırmada bitkisel materyal olarak Campania kıvırcık ve Bitez göbekli marul çeşitleri kullanılmış, fideler 50 x 40 cm sıra arası ve sıra üzeri aralıkla dikilmiştir. Çalışmada parsel büyüklüğü 1.6 m2 olup her bir tekrarlamada 10 adet bitki yer almıştır. Çalışma kapsamında GS (Geleneksel sulama), %125 S (A Sınıfı Buharlaşma Kabındaki buharlaşmaya göre %125 sulama), %100 S (A Sınıfı Buharlaşma Kabındaki buharlaşmaya göre %100 sulama), %75 S (A Sınıfı Buharlaşma Kabındaki buharlaşmaya göre %75 sulama), %50 S (A Sınıfı Buharlaşma Kabındaki buharlaşmaya göre %50 sulama), YIS %125 (Uygulama 2'de uygulanan su miktarının her sulamada ardışık olarak köklerin bir yarısı ıslatılacak şekilde uygulanan yarı ıslatmalı sulama), YIS %100 (Uygulama 3'te uygulanan su miktarının her sulamada ardışık olarak köklerin bir yarısı ıslatılacak şekilde uygulanan yarı ıslatmalı sulama), YIS %75 (Uygulama 4'te uygulanan su miktarının her sulamada ardışık olarak köklerin bir yarısı ıslatılacak şekilde uygulanan yarı ıslatmalı sulama) ve YIS %50 (Uygulama 5'te uygulanan su miktarının her sulamada ardışık olarak köklerin bir yarısı ıslatılacak şekilde uygulanan yarı ıslatmalı sulama) olmak üzere toplam 9 uygulama yer almıştır. Çalışmada su stresi koşullarının kıvırcık ve göbekli marul çeşitlerinde klorofil miktarı, L, Hue ve Chroma renk değerleri, baş boyu (cm), kök boğazı çapı (mm), yaprak sayısı (adet/bitki), suda çözünebilir toplam kuru madde miktarı (%), pH değeri, ortalama baş ağırlığı (g/adet), toplam verim (kg/da), pazarlanabilir verim (kg/da), yaprak alanı ve su kullanım randımanı üzerine etkileri incelenmiştir. Çalışmada incelenen kriterler değerlendirildiğinde baş boyu, kök boğazı çapı, yaprak alanı, toplam ve pazarlanabilir verim, ortalama baş ağırlığı, pazarlanabilir ortalama baş ağırlığı ve kıvıcık marulun sulama suyu kullanım randımanında GS ve %125 S uygulamarının en iyi sonuçları verdiği bulunmuştur.Bitez marul çeşidin YIS %100 ve YIS %50 uygulamaları hariç araştırmada yer alan ve aynı su miktarı verilen geleneksel ve yarı ıslatmalı sulama uygulamalarının marullarda baş boyu, kök boğazı çapı, yaprak sayısı, toplam verim, pazarlanabilir verim, ortalama baş ağırlığı ve pazarlanabilir verim ortalama baş ağırlığı parametrelerinde geleneksel kısıntılı sulamaların öne çıktığı görülmüştür.

Farklı sulama suyu tuzluluğu ve derinliğinin çeltiğin (Oryza sativa L. X oryza glaberrima L.) büyüme ve verim parametreleri üzerine etkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Diğer
Tuzluluk bitki gelişmini kısıtlayan en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Bu nedenle tuzluluğun bitki glişimi üzerine etkilerini azaltmak için farklı çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmada sadece üzeri kapalı bir serada farklı sulama suyu tuzluluğu ve su derinliğinin çeltik (Oryza sativa L. X Oryza glaberrima L.) bitkisinin büyüme ve verim parametreleri ile bitki su tüketimi, toprak tuzluluğu, klorofil içeriği ve stoma iletkenliği üzerine olan etkileri incelenmiştir. Çalışma 7 farklı sulama suyu tuzluluğu (0.38, 1.5, 3.0, 5.0, 7.0, 10.0 and 15 dS m-1) ve 3 farklı su derinliği (5 cm, 10 cm ve 15 cm) olmak üzere toplam 63 lizimetrede yürütülmüştür. Çalışma sonucunda sulama suyu tuzluluğu arttıkça bitki verimi, bitki boyu, 1000 tane ağırlığı, biomas ağırlığı, bitki su tüketimi, stoma iletkenliği ve klorofil içerikleri azalırken, toprak tuzluluğu ve sterilite oranında artış görülmüştür. Sulama suyu tzululuğunun 10 dS m-1 ve 15 dS m-1 olduğu konularda verimde %100 e yakın azalma olmuştur. Sulama suyu derinliği çeltiğin gelişme ve verim parametreleri üzerine etki etmiş ve su derinliğinin 15 cm olması durumunda verimde azalmalar olduğu belirlenmiştir. Sulama suyu tuzluluğu ve su derinliği interaksyonuna göre, en yüksek verim su derinliğinin 10 cm ve sulama suyu tuzluluğunun 1.5 dS m-1 olduğu konudan alınmıştır. Stoma iletkenliği ve klorofil içeriği ile çeltik verimi arasında istatistiksle olarak çok önemli ilişki olduğu belirlenmiştir. Su derinliğine göre çeltiğin tuzluluk eşik değeri değişim göstermiş ve 5, 10 ve 15 cm su derinliklerinde sırasıyla tuzluluk eşik değerleri 2.14, 2.80 ve 1.98 dS m-1 olarak belirlenmiştir. Çalışma sonucunda su derinliklerinde sulama suyu tuzluluğun 1.5 dS m-1 ye kadar olması durumunda verimde herhangi bir azalma olmadığı ancak sulama suyu tuzluluğunun 1.5 dS m-1'den fazla olması durumunda ise su derinliğinin 10 cm de tutulması durumunda verimde daha az azalma olacağı belirlenmiştir.

Farklı sulama suyu tuzluluğu ve salisilik asit dozlarının maydanoz (Petroselinum Crispum L.) bitkisinin verim ve kalite parametreleri üzerine etkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
Bu çalışmada farklı sulama suyu tuzluluğu ve salisilik asit dozlarının maydanoz (petroselinum crispum L.) bitkisinin verim ve kalite parametreleri ile bitki su tüketimi ve toprak tuzluğu üzerine etkileri incelenmiştir. Çalışma iki farklı salisilik asit dozu ve ( S1=1 mM ve S2= 2mM) ve altı farklı sulama suyu tuzluluğu (T0= 0.38, T1= 1.5, T2=2.5, T3= 4, T4= 7 ve T5= 10 dSm-1) olmak üzere toplam 72 saksıda yürütülmüştür. Çalışma kapsamında bitkilerin klorofil içerikleri, stoma iletkenlik değerleri, bitki boyları verimi, yaprağın yaş ve kuru ağırlıkları ölçülmüştür. Ayrıca her bir konudaki bitki su tüketim değerleri ile toprak tuzluluk değerleri belirlenmiştir. Çalışma sonucunda sulama suyu tuzluluğu arttıkça maydanoz bitkisinin yaş ağırlığı, bitki boyu, bitki su tüketimi, klorofil içeriği, stoma içeriği değerlerinin azaldığı belirlenmiştir. Sulama suyu tuzluluğu arttıkça drenaj suyu tuzluluğu ve toprak tuzluluğu ise artmıştır.Salisilik asit ile yapılan çalışmada bitkinin verimine olumlu etki etki ettiği ve toplam yaş ağırlık ve bitki boyunda artışa neden olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre maydanoz bitkisinin sulama suyu tuzdan olumsuz etkilendiği ve salisilik asidin tuzun olumsuz etkilerine karşın bitkilerde koruyucu etki ettiği belirlenmiştir. Salisilik asitin 1 mM ve 2 mM lık dozlarından elde edilen verimler istatistiksel olarak aynı grupta olup, tuzluluk şartlarında 1mM lık salisilik asit uygulamasının tuz stresine karşı dayanımı artırdığı görülmüştür.

Farklı sürtünme yüzeyli sarkaç izolatörlerin yapı deprem davranışı üzerindeki etkilerinin incelenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Diğer
Bu çalışmada tek, çift ve üç eğrilikli sürtünmeli sarkaç izolatörler kullanılarak sismik izolasyonu sağlanmış beş katlı basit bir yapının zaman tanım alanında analizleri ABAQUS sonlu eleman programı yardımıyla üç boyutlu olarak gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, üç eğrilikli sarkaç izolatörler için farklı sürtünme katsayıları ve sürtünme yüzeyi eğrilik yarıçapıları dikkate alınarak analizler gerçekleştirilmiştir. Analizlerden elde edilen sonuçlar kullanılarak farklı sürtünme yüzeyi sayısına, farklı sürtünme katsayılarına ve eğrilik yarıçaplarına sahip izolatörler kendi aralarında ve ankastre mesnetli sonuçlarla karşılaştırılarak yapının deprem davranışı üzerindeki etkileri incelenmiştir. Bu amaçla yapıda oluşan tepkiler maksimum göreli yerdeğiştirmeler, katlar arası ötelenme oranları, kat ivmeleri ve taban kesme kuvvetleri açısından irdelenmiştir. Analiz sonuçlarına göre izolatörlerin kullanıldığı yapılarda oluşan tepkilerin ankastre mesnetli yapılara göre oldukça azaldığı görülmüştür. Farklı sürtünme yüzeyi sayısına sahip izolatörler karşılaştırıldığında ise tüm bu tepkiler için üç eğrilikli sürtünmeli sarkaç izolatörün diğer izolatörlerinden daha iyi performans gösterdiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca farklı sürtünme katsayılarına ve eğrilik yarıçaplarına sahip üç eğrilikli sürtünmeli sarkaç izolatörlü yapılar incelendiğinde sürtünme katsayılarındaki artışın yapıda oluşan tepkileri artırdığı eğrilik yarıçapındaki artışın ise azalttığı görülmüştür.

Farklı tasarımlardaki kâgir blok elemanların duvar örgüsünde mekanik davranış özelliklerinin irdelenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2022 Diğer
İnşaat sektöründe taşıyıcı olmayan dolgu duvar uygulamalarında kagir blok elemanların kullanımı yaygın bir uygulamadır. Bu blok elemanlarının üretiminde farklı menşeli agregalar kullanılarak çimento bağlayıcı ile üretilirler. Blok üretiminde kullanılan agreganın türü, blok elemanının fiziksel ve mekanik özelliklerini doğrudan etkiler ve farklı teknik özellikler göstermesini sağlar. Ancak blok elemanının aynı tip agrega kullanılarak farklı geometrik tasarımlarda üretilmesi blok elemanın teknik özelliklerinde değişikliğe neden olur. Bu bağlamda, blok elemanın taşıyıcı olmayan bir duvar sisteminde duvar dolgu elemanı olarak kullanılması, duvarın özellikle yoğunluk ve mekanik mukavemet özelliklerinde değişikliklere neden olmaktadır. Farklı tasarım parametrelerine sahip blok elemanların kullanılmasıyla inşa edilen bir duvarda nasıl bir değişim olgusunun meydana geldiği, yapı malzemelerinin istikrarlı kullanımı bağlamında yapılması gereken detaylı bilimsel inceleme hususları arasındadır. Ayrıca kâgir duvarda kullanılan örgü harcının kullanımının değişken olması, blok elemanın tasarımı ve yoğunluk değerlerindeki değişim, örgü işlevi tamamlanmış nihai kâgir duvarın özelliklerini belirleyen ana faktörlerden biridir. Kâgir blok elemanı ve örgü harç tasarım değişkenliğinin duvar özelliklerine etkisi farklı yöntemlerle analiz edilebilir. Kâgir blok elemanı ve örgü harcı kullanılarak hazırlanan bir duvar test modelinin teknik değerleri laboratuvar ortamında fiziksel ve mekanik analiz yöntemi ile incelenebilir. Bununla birlikte, sayısal analiz yöntemi kullanılarak da duvar analiz modelinin incelenmesi, nihai bir duvar tasarımının fiziksel ve mekanik davranışı, farklı geometrik tasarımlara sahip blok elemanların alternatif yatay ve dikey konumda farklı kalınlıklarda uygulanan örgü harcı kullanımını ve farklı yoğunluk değerleri simüle edilerek ayrıntılı olarak incelenebilir. Bu tez çalışmasında, farklı yoğunluk değerlerine sahip kagir blok elemanları ve örgü harcı kullanılarak SAP-2000 programında oluşturulan, standart yüzey alanlı tasarlanmış ve taşıyıcı olmayan bir duvar modeli, modelde kullanılan kagir blok elemanlarının geometrisinde alternatif değişken parametreler uygulanarak analiz edilmiştir. Kâgir bloklar ve harç için eşdeğer kabul edilebilecek birer elastisite modülü değeri belirlenmiştir. Teknik bulgular, farklı deprem yükleme koşulları altında elde edilmiş ve tasarlanan modeller karşılaştırmalı olarak simülasyon yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Simülasyon analizleri için 6 ayrı konfigürasyona sahip hafif agregalı kâgir blok elemanı tasarımı ele alınmış olup, bunlardan bir adedi iki sıra boşluklu geometriye sahiptir. Diğer modellerde ise sırasıyla, üç sıra boşluklu, dolu formda ve çok sıra sık dilinimli özel tasarımlı kagir blok konfigürasyonları farklı anma boyutlarında irdelenmiştir. Bu analizlerde, bilgisayar simülasyon programının alt yapısı ve hesaplama algoritması bağlamında, oluşturulan modeller için elde edilen deformasyon, gerilme ve şek

Farklı Thermopsis turcica ekstrelerinin HepG2 hücre hatlarında antikanser, sitotoksik, genotoksik mekanizmalarının gen ekspresyon analizleri yöntemiyle değerlendirilmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2017 Diğer
Günümüzde birçok geleneksel tıbbi bitki, farklı kanser türlerini tedavi etmek için yaygın şekilde kullanılmaktadır. Benzer şekilde, birçok Thermopsis türü, geleneksel oryantal ilaçların kaynağı olarak kullanılmaktadır ve tüm dünyada şifalı bitkiler olarak adlandırılmaktadır. Birçok türü dünyanın farklı bölgelerinde endemiktir. Türkiye endemiği olan Thermposis turcica (T. turcica) 'nın genel antioksidan, antibakteriyel ve anti-kanser aktiviteleri açıktır, ancak genotoksisitesi ve gen ekspresyonu analizinde, özellikle karaciğer karsinomasında, HepG2 hücre hattı ile ilgili kapsamlı araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle, bu çalışma HepG2 hücre hatlarında T. turcica' nın farklı ekstrelerinin gen ekspresyon analizi yoluyla sitototoksik etkisi MTT yöntemi ile, genototoksik etksisi comet yöntemi ile ve apoptotik mekanizmaları araştırmak üzere tasarlanmıştır. MTT sitotoksisite yönteminde, etil asetat ekstreleri, diğer ekstrelere kıyasla en yüksek sitotoksik etkiyi göstermiştir. Metanol ekstresi, etanol ekstresi ile karşılaştırıldığında yüksek konsantrasyonlarda daha fazla etkiye sahiptir. Su ekstresi ve hekzan ekstresi en az sitotoksik etki göstermiştir. MTT sonuçlarına bağlı olarak sitotoksik ve nonsitotoksik dozları sırasıyla 200 µg/ml ve 50 µg/ml olarak bulunmuştur. Etil asetat ekstresi, sitotoksik konsantrasyonda en yüksek DNA hasarını (22.33±1.52) göstermiştir. En az hasar sırasıyla her iki konsantrasyonda su ekstresinde (8.33±1.73; 4.33±0.57) gözlenmiştir. 200 µg/ml konsantrasyonda tüm gruplar, kontrol grubundan önemli ölçüde farklıydı (P<0.05). Ekstrelerin tüm konsantrasyonlarında PCBP4, Bax, Bcl-2 ve Bcl-xl genlerinin ifadelerinde baskılanma gözlemlenirken, p53, p21, Siklin D1, NFKB, TRAIL-R1 ve TRAIL-R2 genlerinin ifadelerinde uyarılma gözlemlenmiştir. Kaspaz 3, 8 ve 7, aynı zamanda, baskılanma görülen heksan ve su haricinde, farklı özütlerin tüm dozlarında ifade edilmiştir. DNA tamir genleri sitotoksik olmayan hekzan ekstresi konsantrasyonları ve su ekstresinin her iki konsantrasyonu dışında düzenlenmiştir. T. turcica'nın çeşitli ekstreleri, HepG2 hücrelerinde antikanser aktivitesi ifade ederken etil asetat ekstreleri ise en yüksek sitotoksik ve genotoksik aktiviteye sahiptir.

Farklı tuz konsantrasyonunda turşuya işlenen şalgamın (Brassica rapa L.) duyusal, tekstürel ve antioksidan özellikleri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
Şalgam (Brassica rapa L.) Cruciferae familyasına ait olup dünyada insan tüketimi için en önemli yaprak ve kök sebzelerinden biridir. Şalgam, özellikle Türkiye'de, Asya ülkelerinde hem taze hem de işlenmiş sebze olarak kullanılır. Şalgamın muhafazası için kullanılan yöntemlerden biri turşuya işlemedir. Bu çalışmada, farklı işlemlerle turşuya işlenen şalgamın tekstürel ve antioksidan özelliklerindeki değişimler tespit edilmiştir. Bu amaçla, şalgamlar soyulmuş ve 2.5 cm büyüklüğünde küpler şeklinde dilimlenmiş, yarısı 3 dakika haşlanmış, diğer yarısı haşlanmamıştır. Her iki kısım da üç tuz konsantrasyonundaki salamurayla (% 2.5, 5.0 ve % 7.5) turşuya işlenmiştir. Sekiz haftalık fermentasyondan sonra, farklı tuz konsantrasyonundaki turşuların pH, titrasyon asitliği, elastikiyet, FRAP (demir indirgeme antioksidan gücü) ve DPPH (2,2-difenil-1- pikril-hidrazil-hidrat) serbest radikalini giderme etkisi değerleri istatistiksel olarak birbirinden farklı bulunmuştur (p<0.05). Çiğ veya haşlanmış şalgamdan üretilmesi son ürünün renk değerleri (a değeri hariç), toplam fenolik madde içeriği ve tekstürünü önemli ölçüde etkilemiştir (p<0.05). Birbirleri ile karşılaştırıldığında, en yüksek antioksidan değerleri %2.5 tuz konsantrasyonunda çiğ şalgamdan üretilenlerde belirlenmiştir.

Farklı tür mineral katkıların uçucu kül tabanlı geopolimer harçların mekanik ve durabilite özelliklerine etkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 İnşaat Mühendisliği Bilim Dalı
Dünya nüfusunun artmasıyla birlikte altyapı ve endüstriyel çalışmaların çoğalmasına ve çimento ihtiyacının artmasına neden olmuştur. Fakat çimento üretimi sırasında açığa çıkan sera gazı salınımı doğaya ve çevreye çok büyük zarar vermektedir. Ayrıca çimento üretiminde harcanan yüksek enerji, ekonomik maliyeti artırmaktadır. Dolayısıyla geleneksel betonda bağlayıcı olarak kullanılan çimento yerine; alternatif bağlayıcı olarak geopolimerler, atık malzemeler ile kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmanın amacı; atık malzemeler kullanılarak daha ekonomik, çevre dostu ve aynı zamanda yüksek mekanik ve durabilite özelliklerine sahip harç üretmektir. Bu harçta; bağlayıcı malzeme olarak uçucu kül ve erken priz kazanmak için de bağlayıcı malzemenin %13 oranında öğütülmüş granüle yüksek fırın cürufu (ÖGYFC) kullanılmıştır. Ayrıca üretilen geopolimer harç serilerinde; farklı oranlarda üç farklı tip atık tozu (kireç taşı tozu, mermer tozu ve bazalt tozu), dere kumu ile ikame edilerek kullanılmıştır. Böylece endüstriyel atıklar kullanılarak çevre dostu ve ekonomik geopolimer harç üretilmiştir. Genel olarak üretilen harçların performansını değerlendirmek amacıyla fiziksel ve mekanik testler, durabilite testleri ve mikroyapı analizleri yapılmıştır. Bu çalışmada, geopolimer kompozitlerde kullanılan atık dolgu malzemelerin mekanik ve durabilite özelliklerinin etkisi araştırılmıştır. Üretilen numunelerin birim hacim ağırlığı, ağırlıkça su emme ve boşluk oranı değerleri elde edilmiştir. Ayrıca, Ultrases geçiş hızı, aşınma direnci, basınç ve eğilme dayanımları testleri yapılmıştır. Geopolimer serilerde kullanılan atık dolgu malzemeler, mekanik özelliklerde olumlu bir etki sağlamıştır. Elde edilen sonuçlara göre kireçtaşı atık tozu ve mermer atık tozu %50 oranında kum ile yer değiştirildiğinde geopolimer kompozitlerin basınç ve eğilme mukavemeti artmıştır. Üretilen geopolimer harç numuneler; 200°C, 400°C, 600°C ve 800°C'lik sıcaklıklara maruz bırakılarak yüksek sıcaklık deneyi yapılmıştır. Yüksek sıcaklık deneylerinin sonunda; ağırlık kaybı oranı, basınç dayanımı, eğilme dayanımı ve ultrases geçiş hızı sonuçları elde edilmiştir. Aynı zamanda üretilen geopolimer harç serilerine, 180 döngülü donma-çözülme deneyi uygulanmıştır. Son olarak durabilite deneyleri için üretilen numuneler 2, 4, 6 ve 12 ay boyunca magnezyum sülfat ve sodyum sülfat çözeltilerinde bekletilmiştir. Bu sürelerin sonunda magnezyum sülfat ve sodyum sülfat etkisini araştırmak için numunelerin ağırlık değişimi, basınç dayanımı, eğilme dayanımı ve ultrases geçiş hızı sonuçları alınmıştır. Genel olarak, durabilite deney sonuçlarına göre atık dolgu malzemeler, geopolimer kompozit numuneler üzerinde olumlu bir etki sağlamıştır. Üretilen numunelerin SEM ve XRD mikroyapı analizleri yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre geopolimer matrisin kabul edilebilir kompaktlığa ulaştığı ve iyi bir geopolimerizasyon bağı oluşturduğu gözlemlenmiştir.

Farklı ülkelerde yetiştirilen kahve çekirdeklerinin antioksidan özelliklerinin ve biyoalınabilirliklerinin belirlenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Diğer
Yüz yıllardır keyifle tüketilen kahve, farklı üretim ve tüketim ilişkilerini içeren son derece önemli bir tüketim maddesidir. Kahve küresel ölçekte petrolden sonra dünya ekonomi piyasalarının en değerli ticari malıdır. Kahve, Rubiaceae familyası ve Cinchonoideae alt familyasına ait önemli bir üründür. Kahve çekirdekleri, 80'den fazla türün bulunduğu Coffea L. bitkisinden üretilmektedir. Ancak, bu türlerden sadece ikisi dünya çapında ticari olarak önem taşımaktadır. Genel olarak, kahve çekirdeği ticaretinin %70'ini Coffea arabica (Arabika) ve %25'ini ise Coffea canephora (Robusta) cinsleri karşılamakta ve yetiştikleri iklim, kimyasal bileşimleri ve öğütülmüş-kavrulmuş tohumun demlenme karakteristikleri gibi birçok açıdan farklılık göstermektedirler. Kahve, yapısında bulunan biyoaktif bileşenler sayesinde kanser, tip II diyabet, parkinson hastalığı ve kardiyovasküler rahatsızlıklar gibi birçok hastalık üzerinde koruyucu etki gösterdiği bilinmektedir. Bu çalışmada, farklı ülkelerde yetiştirilmiş olan Arabika ve Robusto cinsi kahve çekirdeklerinin yeşil ve kavrulmuş olarak antioksidan özelliklerinin ve biyoalınabilirliklerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Antioksidan kapasitenin belirlenmesi amacıyla iki farklı ekstraksiyon yöntemi (ekstrakte ve hidrolize fraksiyon) ve 3 farklı antioksidan kapasite belirleme metodu (ABTS, CUPRAC, FRAP) kullanılmıştır. Toplam fenol içeriğinin belirlenmesinde Folin-Ciocalteau yöntemi uygulanmıştır. Ayrıca kahve çekirdeği örneklerinin biyoalınabilirliklerinin belirlenmesi için laboratuvar ortamında yapay bir mide-bağırsak sistemi oluşturularak in-vitro enzimatik ekstraksiyon metodu uygulanmıştır. Sonuç olarak kahve çekirdeği çeşitleri arasındaki antioksidatif farklar belirlenirken, kahve çekirdeklerinin kavrulmasının etkileri de ortaya koyulmuştur.

Farklı ülkelerden sağlanan ham propolislerin biyolojik aktiviteye sahip fenolik bileşik içeriklerinin karşılaştırılması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2017 Diğer
Bal arıları bitkilerden ve çiçeklerden bal, polen ve propolis gibi çeşitli arı ürünleri üretir. Propolis, arıların bazı ağaç ve küçük bitkilerin tomurcuk ve çatlaklarından topladıkları reçinemsi bir maddedir. Propolisin içeriğinde biyolojik olarak aktivitesi fazla olan maddeler fenolik bileşiklerdir. Bu aktif bileşikler alternatif ve destekleyici olarak gıda, kozmetik, beşeri hekimlik ve geleneksel tıp alanında kullanılmaktadır. Bu çalışma propolisin bölgelere göre kimyasal içeriğinin farklılığı ve çeşitliliğini ortaya koymak için planlandı. Bu amaçla Türkiye, Çin, Brezilya, Burundi ve Uganda gibi farklı ülkelerden temin edilen propolis örneklerinde biyolojik olarak faydalı etkileri bilinen 15 fenolik bileşiğin (kafeik asit, ferulik asit, epigallokateşin gallat, isoferulik asit, sinamik asit, kafeik asit fenetil ester, gallik asit, apigenin, krisin, galangin, kuersetin, kaemferol, rutin, naringenin ve pinosembrin) analizi nicel ve nitel olarak HPLC-DAD sistemi ile yapıldı. Analiz sonucunda, Türkiye'deki farklı şehirlerden temin edilen propolislerde 15 fenolik bileşikten rutin hariç 14 fenolik bileşiğin varlığı tespit edildi. Çin ve Brezilya'dan temin edilen propolis numunelerinde ise sırasıyla 12 ve 9 fenolik bileşik tespit edildi. Öte yandan, Afrika ülkelerinden Burundi ve Uganda'dan sağlanan propolis numunelerinde 15 fenolik bileşikten sadece gallik asit ölçebilir düzeyde tespit edilebildi. Sonuç olarak, analiz yapılan tüm numunelerde fenolik bileşiklerinin varlığı ve miktarı açısından ülkeler arasında önemli derecede farklıklar tespit edildi. Ancak mevcut olan sonuçlara göre özellikle sahara altı Afrika bölgesinde propolis içeriğinin daha fazla araştırılması ve daha farklı maddeler yönünden araştırılması gerektiği sonucuna varıldı. Anahtar kelimeler: Ham propolis, fenolik bileşikler, HPLC-DAD